Kıpkızıl kanatlarında
Bensiz beni
Efsunlayıcı şarkılarıyla
Kâh Everestlere çıkaran
Kâh da bendeki beni
Ölü cenaze marşlarıyla
Marianalara gömen üç harf tek hece
Aşk
Ne diyebilirim ki Ona dilince
Ey Aşk!
Ne?
Söyle onu ona söyleyeyim!
Kalbimden ne fışkırırsa seller gibi
Aklımdan hangi lavlar gelirse
Onun kalbine doğru
Topraktan arklar yarıp
Akıtacağım
Belki
Belki böyle ulaşırım ona
Selleşecek damlalar gibi
O sevdiğim güzelim Emily
İnsanı kâh pembe bulutlara götüren
Kâh da umarsızca kara çukurlara itiveren
Aşk
Ne diyebilirim ki Ona dilince
Ey Aşk!
Ne?
Söyle onu ona söyleyeyim!
Yırtık pırtık kalbimden ne sağılırsa
Onlardan kıpkırmızı ve sökük bir kalp dikip
Ellerimle Ona göndereceğim, olursa Cibril’le
Belki
Belki böyle anlar bensiz beni,
Doğunun mistik kalpçileri gibi
Civelek yârim Emily
Yoksa en iyisi –aşkım Emilime-
Öğrenilmiş kalpsizlik deyip
Sen ne anlarsın yaftasını yapıştırsam
Daha mı akıllıca, daha mı kalplice olur?
Bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bilmemek Ahhh Emily
Nasıl da acıttı
Nasıl da acıtıyor
Ve nasıl da acıtacak
Yani dağları eriten ben Davud
Ovaları ağuçlayan ben Herkül
Bilmemek karşısında
Bir sineğe yenilecek Nemrut gibi
Öylesine aciz öylesine çaresiz…
Yeniliyorum .
Ve bilmek
Her yöndekileri
Her mekândakileri
Her zamandakileri
Bilmek
Bilmiyorum ama canım Emily
Bilmek
Allahın bize çok gördüğü
Çok bir şey olmalı
Çok bir şey.
Bil-mi-yor-um
Bil-mi-yor-um
Bil-mi-yor-um.
Emilim bak bana
Sade benden içerdeki bana
Ve inan bana
Muhammed gibi Eminim
Neyse Emilim uzatmayacağım
Söylemem lazım
Artık gidiş vakti
Gitmem lazım
Ve ben gidiyorum
Ceketimi, cüppemi, sarığımı, kefenimi
Ve hayalini, bakışlarını, hatıralarını peşin alarak
Esen kal
El-veda Emilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder